SOMA'YI UNUTMAYACAĞIZ !
Soma Faciası, 13 Mayıs 2014'te Türkiye'nin Manisa ilinin Soma ilçesindeki kömür madeninde çıkan yangın nedeniyle 301 madencinin ölümüyle sonuçlanan facia. 301 işçinin yaşamını yitirmesine sebep olan olay, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en çok can kaybı ile sonuçlanan iş ve madencilik kazası olarak kayıtlara geçti. Yüzlerce çocuk babasız kaldı, yüzlerce ana evlat acısını yaşadı ve yüzlerce kadın eşini sevdiğini kaybetti.
Onlar canlarını kaybetti, acıları taze, öfkeleri tarifsiz. İşverenlerin daha çok kazanma hırsı ve işçi hayatını önemsiz görmeleri, kamusal denetim sorumluluğu olanların ihmalleri yüzünden ekmeğini kazanırken hayatını kaybedenleri geri getirilmeyeceğini elbette biliyoruz. Ancak kaybettiklerimize saygı, ekmeği için çalışanların artık iş cinayetlerine kurban gitmemesi için herkes önlemini almalı.
Soma Maden kazası ihmaller zincirinden oluşuyor.Kısa bir süre önce teftiş geçirmiş ve tam not almış bir maden, müfettişlerin ‘teftiş’ yöntemleri ayrı bir garabet olmakla birlikte; itinayla incelenmeye muhtaçtır.
Yaşam odası yok, maden ölüme davetiye çıkarmış adeta; oksijen maskeleri tam anlamı ile ‘ölüm maskesi’ durumuna gelmiş.Üstelik tarihleri de geçmiş.
Soma klasik anlamda bir kaza değil. Türkiye kömür üretiminde önde gelen ülkelerden birisi, yakın tarihe baktığımızda yıl yok ki maden kazası ile karşılaşmayalım.
İŞ KAZALARININ BÜYÜK BİR KISMI MADEN İŞLETMELERİNDE GERÇEKLEŞİYOR
Sosyal Güvenlik Kurumu verilerine göre tüm sektörlerdeki iş kazaları değerlendirildiğinde; iş kazalarından etkilenen işçilerin %12,95’inin,iş kazalarında ölen işçilerin %5.95’inin ve iş kazalarında sürekli iş göremezliğe uğrayan işçilerin %2,53’ünün kömür madenciliği sektöründe olduğu açıkça görülmektedir. Bunun en önemli nedeni ise ülkemizde yer alan kömür damarlarının kırıklı yapıları nedeniyle yeraltı madenlerinde mekanik sistemlerin kullanılamaması ve emek yoğun bir işletmecilik faaliyetinin gerçekleştirilmesi.
Ölümlü iş kazaları sayısında OECD ülkeleri arasında ikinci sırada yer alan Türkiye, Avrupa’nın ise birincisi... Maden sektöründeki ölümlü iş kazalarında da maalesef Türkiye Avrupa birincisi...
Soma faciası, Türkiye’nin iş güvenliği konusunda gelişmiş ülkelerin uygulamalarını esas alan cesur adımlar atması gerektiğini bir kez daha gösterdi.
Umarız yaşanan facianın sıcaklığı geçince yapılması gereken düzenlemeler bir dahaki faciaya kadar ertelenip rafa kaldırılmaz.
Türkiye’de geçtiğimiz yıl iş kazalarında “5 Soma faciası” kadar insan hayatını kaybetti.
Teknolojik gelişmeler ve iş güvenliğini artıran tedbirler sayesinde Avrupa’da da bu oran hayli aşağılara çekilmiş durumda.
Gelişmiş ülke istatistikleri gösteriyor ki, iş kazaları sıfıra indirgenemezse bile azaltılabilir. Can kayıpları da yok denecek kadar düşürülebilir.
Soma faciasından daha büyük can kayıpları dünya madencilik tarihinde yaşanmıştır ancak gelişmiş ülkelerde yarım asrı aşkın süredir bu çapta bir kaza yaşanmamıştır.
Almanya’da son 30 yılda maden kazalarında can kaybı sadece 3 kişidir.
Soma’da geçtiğimiz yıl maden kazalarında hayatını kaybedenlerin sayısı bile 6’dır. Yani tek başına Almanya’nın iki katıdır.
Sonuçta Türkiye’nin gelişmiş ülkelerin standartlarında yasal düzenlemeleri uygulamaya geçirmesi ve insan hayatına değer verdiğini ortaya koyması gerekmektedir.
Devlet ve sektör olarak herkes elinden gelenin en iyisini yaptıktan, en ileri iş güvenliği tedbirleri alındıktan, gerekli denetim ve kontroller yapıldıktan sonra, yine de birtakım kazalar yaşanırsa hiç değilse vicdanlar rahat olacaktır.
İşçi sağlığı ve iş güvenliği noktasında işveren açısından ‘önlemek ödemekten daha ucuzdur’ 6331 Sayılı yasa ile devlet iş kazaları ve meslek hastalıkları olmadan tüm çalışanların sağlığını korumayı amaçlamaktadır. Bu kanunda esas hedeflenen, olay olmadan, yani herhangi bir iş kazası ve meslek hastalığı olmadan olaya sebebiyet verecek faktörlerin önceden tespit edilerek ortadan kaldırılmasıdır.
İş kazaları da en çok inşaat, maden, metal ve kimya alanında meydana geliyor.
Bu kazaların yüzde 88'i insan hatası, yüzde 10'u da ortamdaki faktörlerden ve makinelerden kaynaklanıyor. Geriye kalan yüzde 2 de önlemeyen iş kazalarıdır. Yeterli önlemler alındığında meslek hastalıklarının ise tamamı önlenebilir.
Türkiye'de iş kazaların yüzde 60'ı inşaat sektöründe oluyor. Her gün ortalama 6 dakikada bir iş kazası meydana geliyor. Bu iş kazaları sonucu her gün 3 ile 5 arası çalışan yaşamını kaybediyor. Her gün 5-7 arası çalışan ise sakat kalıyor. Yani her gün 10-15 ocağa ateşler düşüyor.
Şantiyeler ve maden ocaklarında yaşanan iş kazalarının ana nedenleri ;
Bu sektörlerde çalışan insanların sosyal yapısını araştırdığımızda, taşradan büyük şehirlere göç eden ailelerin çocukları olduğu karşımıza çıkıyor. Eğitim düzeyleri çok düşük olduğu için bu sektörlerde iş sağlığı ve güvenliği adına verilecek eğitimlere de çok çabuk cevap veremeyecek kişiler olduğu tespit ediliyor. İş sağlığı ve güvenliği eğitimleri çalışanların çalışma alışkanlıklarını değiştirme yönünde önemli bir etkiye sahip, bunun için de bu eğitimler üzerinde özellikle durulmalı.
SGK'nın açıklamalarına göre, iş kazalarının yüzde 98'i önlenebilir. O zaman biz burada birinci neden insan diyoruz. Çalışanı ve işvereni bilinçlendirirsek, bu kazaların büyük çoğunluğu engellenir. Teknik kısım ve ortamda iyileştirme kısmı maliyet getirecektir. Çünkü çalışanı eğitim maliyeti teknik iyileştirme ile karşılaştırıldığında çok yüksek değil; ama mekanik parçaları değiştirmek işverene maddi bir yükümlülük getirdiği için zor bir kısım olarak karşımıza çıkıyor.İş Sağlığı ve Güvenliği yasasının uygulamarında karşımıza çıkan en büyük engel işverenlerin iş sağlığı ve güvenliği profesyonellerinin çalışmalarına karşı bir duruş sergileyen işverenlerdir. İşverenlerin iş sağlığı ve güvenliği profesyonellerinin yaptığı bilimsel çalışmalara saygı duymaları gerekmektedir.
İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası'nın uygulamaları sadece çalışanları değil, aynı zamanda
işletmeleri de koruyor.
.
İşverenler hala ne ile karşıya karşıya olduklarının farkında değiller. İşveren çok bilinçsiz. İşverenler işin hala maddi ve manevi boyutunu göremiyor. Siyasi ve ekonomik çalkantılar iş sağlığı ve güvenliğini hep geri planda bırakıyor; ama insan ölümleri devam ediyor.
İşyerinde işçilerden birinin kazaya uğraması işçi için olduğu kadar işveren açısından da büyük önem taşımaktadır. İş kazası işin akışını durdurarak üretim temposunu yavaşlatmakta, üretim ve verimlilik kaybına neden olmaktadır. Çalışma ortamının iyileştirilerek iş güvenliğinin sağlanması, işin akışını durduran insan, makine, malzeme, ürün ve zaman kaybına neden olan koşulların ortadan kalkmasını ya da minimize edilmesini getirecek, yüksek verimlilik ve etkinlik sağlayacaktır. İş güvenliğine yönelik çabalar aynı zamanda maliyetlerin düşmesini ve ürün düzeyinde artışı da beraberinde getirecektir. Başka bir deyişle iş kazalarının önlenmesi ikincil ya da yan bir etki olarak işyerinde verimlilik ve üretim artışına yol açmaktadır.
Güvenlik önlemlerinin alınması bir noktaya kadar işletmeye bir maliyet yükleyecektir. Ancak; işletmedeki çalışma koşullarının iyileştirilmesi iş kazalarını ve meslek hastalıklarını azaltarak genelde maliyetlerin düşmesini ve ürün artışlarıyla birlikte verimliliğin artmasını, üretimde etkenliğin sağlanmasını sağlayacaktır. Böylece yapılan güvenlik harcamaları kendinden çok daha fazla verimlilik artışına neden olacaktır. İş güvenliği feda edilerek kısa bir dönem için verimlilik artışı sağlanabilir. Ancak uzun dönemde etken bir üretim gerçekleştirmek mümkün olmayacaktır.
Güvenlik önlemlerinin alınmasıyla, işverenin sağlayacağı kazançlardan bir diğeri de işyerlerinde araç ve gereçlerin bu önlemler yoluyla korunmasıdır. Sanayi üretimindeki makinelerin pahalı yatırımlar olduğu düşünüldüğünde, bunların güvenlik kurallarına uygun koruyucu parçalarla donatılması hasara uğrama olasılıklarını azaltacaktır. Kaza olduktan sonra işin yeniden eski rayına oturması zaman alır ve üretim de aksar. Bu arada kazaya uğrayan aletlerin onarım giderleri ortaya çıkar. Yöneticiler kaza ve sonuçlarıyla ilgilenirken, zaman kaybederek yapması gereken işleri bırakırlar.
Güvenlik önlemleri sayesinde işveren vasıflı işgücünü de elinde tutabilecek, kazalar nedeniyle kaybetmeyecektir. İş güvenliği olan bir firmada çalışmak işyerine duyulan güveni artıracak, firmanın şöhreti olumlu yönde etkilenecektir. Bu da rekabet koşullarını firmanın lehine çevirecektir. .
Dolayısıyla, Kanun kapsamında tehlikeli ve çok tehlikeli sınıftaki iş yerleri iş sağlığı uzmanı, işyeri hekimi ve sağlık personeli çalıştırmakla mükelleftir. Firmalar bu hizmeti 2 şekilde alabilmektedirler.
Ya kendi bünyelerinde bir uzman veya işyeri hekimi çalıştırarak ya da dışarıdan bir OSGB ‘den hizmet alma şeklinde yükümlülüklerini yerine getirebilirler.
Biz Merkez Sağlık OSGB olarak bilinçli profesyonel kadromuzla iş sağlığı ve güvenliği konusunda 2012 yılından beri hizmet veriyoruz. Firma olarak işveren eğitimleri ve işçi eğitimlerine, alınması gereken önlemlerin alınması ve alınmayanların takibi, ki bu çok önemli ! gerekli hassasiyeti ön planda tutarak kazasız bir gelecek oluşturma çabasındayız. Umarım önümüzdeki yıllarda tüm toplumumuz iş sağlığı ve güvenliği konusunda yeterince bilgilenmiş ve işverenin bu konuya önem vermiş olmasını diliyoruz.
Merkez Sağlık OSGB
Filiz Yılmaz
Genel Koordinatör
Etiketler : Soma Faciası , İş Güvenliği , İşçi güvenliği